22 Mayıs 2017 Pazartesi

Ev Arkadaşına Hayvan Kullanılarak Yapılmış Peynir Taşıyan “Vegan”(?)

Veganlık; hayvan kullanmamak değil, hayvan "kullanımını" reddetmektir. Bu ret, hayvan kullanmamayı barındırır ama sadece bundan ibaret değildir. Hayvan kullanmamak ile hayvan kullanmayı reddetmek şeklindeki iki kavram arasındaki farka çok fazla kafa yormamış olabiliriz. Bu yazıyla arada ne fark olduğunu mümkün olduğunca net şekilde ortaya koymaya çalışacağım.

Hemen bir örnekle meseleye girelim. Gittiğimiz okulda, içinde vegan olmayan "yemeklerin" bulunduğu bir menünün, her okul günü, bize, ücretsiz olarak "sunulduğunu" farz edelim. Biz, bu menüyü yemekhaneden alsak da, almasak da, bunun her gün bizim için okul yönetimi tarafından oluşturulduğunu düşünelim. Eğer vegansak, veganlığın hayvan kullanımının sonlanması tanımı ve bu tanımla tutarlılık gereği, sırf bizden bağımsız olarak her gün çıkıyor ya da bize ücretsiz verilmesi teklif ediliyor diye vegan olmayan "yemeği" yemekhaneden almayız. Peki, neden yapmayız bunu? Hızlı yanıt: Çünkü hayvan kullanımına itiraz etmemiş oluruz. Aksini yapmak ise, hayvan kullanımını eylemsel ve fikirsel olarak olumlamak olur.

Hayvan kullanımı içeren ve adına "yemek" denen katliam/kölelik somutunu almıyor oluşumuzdaki duruş, hayvan kullanımını yanlış buluyor olmamızın doğası gereği kaçınılmazdır. Dünyada bizden bağımsız olarak her gün işlenen hayvan katliam ve kullanımlarına karşı olmamızın nedeni, bunların bize ücretli ya da ücretsiz; düzenli ya da düzensiz olarak "sunuluyor" oluşu değil; "sunulanın", hissedebilir bireylerin köleleştirilmiş ve/veya katliama uğratılmış hayatları olduğu gerçeğidir. Yani vegan olarak bizler, odağımıza hayvanı alırız ve meselenin hayvanın kullanılmasının yanlış olduğu noktasından hareketle, hayvanı kimin kullanıyor; hayvan kullanımının bize ücretli ya da ücretsiz ulaşıyor; hayvan kullanımının bize ne sıkla "sunuluyor" olduğu meseleleriyle ilgilenmeyiz.
"Nasılsa biz kullanmıyoruz, o zaman arkadaşıma vereyim yoksa çöpe gidecek." şeklindeki bir yaklaşımın odağında hayvan değil, insana hizmet yer alır. Hayvan açısından olaya baktığımızda, hayatının kimin tarafından yok edildiğinin ne önemi vardır? Hayvan, onu biz değil, arkadaşımız kullandı diye bize teşekkür mü ederdi böylesi bir fırsatı olsaydı yoksa bu kullanıma engel olmadığımız; elimizle buna dâhil olduğumuz için tepki mi gösterirdi? Acıyı bilen ve hayatta kalmakta çıkarı olduğunu bildiğimiz bir bireyin hangisini yapacağını kestirmek zor olmasa gerek. Bizim derdimiz hayvanı kimin köleleştirmiş olduğu mudur yoksa hayvanın köleleştiriliyor olması mıdır? Konu, "hayvan kullanım iştiraki"nde "bizim" de mi bulunmuyor oluşumuzdur yoksa hayvan kullanım iştirakine karşı olmak; kimin iştirak ettiğinden alakasız olarak kullanımı sonlandırmak mıdır?

Yemekhanede bize "sunulanı" almayıp bunu bir başka kişiye vermemiz durumu ise, hayvan kullanımına karşı çıkmamak olduğu gibi hayvanların yemek olarak kullanılabileceği fikrini desteklemiş olmak manasına gelir. Bizim bunu hangi niyetli yapıyor oluşumuzun hayatı sonlandırılan ya da köleleştirilen hayvan noktasında bir önemi yoktur. Böylesi bir şeyi, vegan olduğunu söyleyen kişi, okuldaki öğrencilere kendini "itici" göstermemek için yaptığını ve kişilerle kuracağı "pozitif" iletişim üzerinden onlara veganlık anlatacağını ifade edebilir. Böylesi bir örnekte ne gibi sorunlar olabilir? İlk olarak karşımız çıkan sorun, vegan olduğunu söyleyen kişinin, böylesi bir edimi gerçekleştirmesi durumunda kullanımın kim tarafından olduğundan bağımsız ve önemsiz olarak (hayvan açısından olaya bakarız) hayvan kullanımına ret getirmemiş oluşudur. Bu noktada gelmeyen ret, "sunulan" hayvan kullanımı vasıtasıyla gelen onay demektir.

Kişi ya da kişileri, hayvan kullanımının etik bir yanlış olduğunu bize anlatan veganlığa ikna etme girişimi, hayvanın kaynak olarak kullanılabileceğine getirilen onay ile bir çelişkiden öteye gidemez. Kendimizi "vegan" olarak ifade ederken, bizim "payımıza" okul tarafından getirilen hayvan kullanımını kendimiz almayıp başkasına "paslarsak", karşı olduğumuzu söylediğimiz şeyi aynı anda onayladığımız manasını oluştururuz. Onayladığımız bir şeye karşı olamayız mantıken. Karşı olduğumuz şeyi ise onaylamamız söz konusu değildir. Hem karşı olup hem de onaylamanın mantıken tutarsız olduğu noktasından hareketle böylesi bir edimle varacağımız yere çelişki denir. Bu örnekteki ikinci sorun ise yanlış bir temel üzerine "doğru" şeylerin inşa edilemeyeceği gerçeğidir. Nasıl ki gasp yoluyla elde edildiğini bildiğimiz bize uzatılan bir eşyayı "Gasp yanlıştır." diyerek geri çevirmek yerine ses çıkarmayıp bunu bir arkadaşımıza verdikten sonra gaspa karşı olduğumuzu söylememizin bir anlamı kalmamış oluyorsa; hayvan hayatının gaspı olan hayvan kullanımını arkadaşımıza "sunarak" bu kişiye veganlık anlatamayız. Bu kişinin ileride vegan olacağı ihtimali üzerinden hareketle hayvan kullanımına onay vermek, veganlığın tanım ve mantığına aykırıdır.

Yanlış temel üzerinden doğrunun inşa edilemeyeceği gerçeğini şu örnekle somutlaştırabiliriz: Cinayet işlediğini bildiğimiz birinin ileride cinayet işlemesine engel olma olasılığımız üzerinden giderek bu kişiye "itici" gözükmemek adına bu kişinin o anda işlediği cinayetin bir parçası olmayı etik bulabilir ya da o kişiye cinayet aletini uzatarak iştirakçi olarak bu resimde yer alabilir miyiz? Yer alabileceğimizi iddia eden şıkkın yanlışlığı üç çehreden ele alınabilir. Birincisi, eğer kendimizi cinayet karşıtı olarak ifade ediyorsak, o an engel olmadığımız hatta katile yardım ettiğimiz noktadan yola çıkarak katilin "ileride bir gün" cinayet işlemesini durdurabileceğimiz savı, cinayet karşıtı konumumuzla çelişmektedir. İkincisi, katili, cinayet işlememeye ikna edeceksek başta onaylar konumda yer aldığımız o noktayı terk etmemiz gerekir ki eğer o nokta terk edilebiliyorsa o zaman bu noktada başta yer almanın anlamı yitirilmiş olunur zira noktanın terki ile "itici" gözükme olasılığı devreye girmiş olur. Üçüncüsü, daha sonradan ne olacağını bilmediğimiz bir hususta (katil cinayet işlemeyi bırakacak mı, bilmiyoruz.) şimdiden bildiğimiz ve yanlış olduğunu kabul ettiğimiz öldürmenin parçası olmak, yanıtı belli olmayan ve dolayısıyla soru işareti niteliğinde bulunan bir olasılığa karşı yanıtı çoktan belli olan gerçekliği hiçe saymak manasına gelir.

Derdimizin ne olduğunu pekiştirmek için şu örneğe bakalım. Birlikte yaşadığımız insanlardan biri, vegan olduğumuzu beyan etmiş olmamıza rağmen bizden her gün kendisi için hayvan sütüyle imal edilmiş bir kutu peynir satın almamızı istiyor. Eğer "Veganlık hayvan kullanmamaktır." demekle yetinir ve "Veganlık hayvan kullanımına karşı çıkmaktır." üzerinden konum almazsak, gidip o peyniri satın almamızda mantıken bir sorun oluşmadığını iddia edecek kişiler çıkabilir. Ne de olsa o peyniri biz kullanmış olmayacağızdır bu bakış açısına göre. Fakat bizim satın aldığımız bu peynir yüzünden ineklerin kölelik konumları devam etmiş olur. Odakta ineğin bulunmasının gerçek olduğu her koşulda peyniri kimin satın aldığının herhangi bir önemi yoktur. Odakta ineğin olmadığı her koşul, kaçınılmaz olarak odağa insanı yerleştirmiş olur. Bu yüzden "kendine vegan" diye bir şeyden bahsetmemiz hayvan köleliğinin sonlandırılması ve hayvan özgürlüğünün gerçekleşmesi noktasında imkânlı değildir.  Vegan dünya, tek kişinin hayvan kullanmamasıyla değil, dünyada hayvan kullananların bu kullanımı bırakmasıyla mümkün olabilir. Vegan bir dünya talebinde bulunduğumuz anda, vegan dünya için veganlık çağrısı yapmaya başlamamız gerekir.

Hayvan köleliğinin sonunu getirecek şey, peyniri kimin yediği değil; hayvan kullanımıyla üretilen peynir için talebin ortaya çıkmadığı şartların oluşturulmasıdır. Peynir yemeyen ama peynir taşıyan veganlar, hayvan köleliğini sonlandırmak için bir adım atmış olmadıkları gibi hayvanın kaynak olarak görülmesine itiraz etmedikleri/bu itirazda tutarlı olmadıkları için hayvanların kullanılabilecek kişiler olmadığı fikriyle çelişkili konuma gelmiş olur.

Hayvan kullanımı karşısında vegan bir dünyayı peynir taşıyarak değil, peynirin satın alınmasının etik bir yanlış olduğunu anlatarak oluşturabiliriz. "Ben taşımazsan zaten başkası taşıyacak." şeklindeki bir yaklaşım ise, anti-militarist birinin "Nasılsa savaşlar var biz de askerlere mermi taşıyalım, biz taşımazsak nasılsa taşıyan birileri çıkar." demesinden farklı olmayacaktır. Oysa, savaşsız bir dünyayı oluşturmak için başlama noktası mermi taşımak değil, mermi taşımaya itiraz etmektir diğer itirazların yanında. Henüz vegan olmamış ya da veganlığın toplum tarafından bir norm olarak henüz kabul edilmemiş olduğu;  yılda 150 milyardan fazla hayvanın hayatının gasp edildiği bir gerçeklikte tabii ki birileri bir şeyleri biz yapmasak da yapacaktır. Asıl olan bizim buna karşı ne yaptığımızdır. Bizlerin sorumluluğu sessiz kalmak, olanı kabul etmek, olana iştirak etmek, olanın ucundan tutmak değil; olanı reddetmektir. Olanı reddetmek ise, olana iştirak etmekten değil; olana karşı koymaktan geçer.


Veganizm; keyfi olarak hayvan kullanmamak değil, hayvan kullanımını reddetmektir; çünkü veganlık, hayvan kullanmıyor olmanın odağına hayvanın hissedebilir kişi olduğu gerçeğini yerleştirir ve bu gerçek noktasından hareket ettiğimizde mesele hayvanı kimin kullandığı değil, hayvanın kullanılmıyor olması gereksinimidir ve bu gereksinim de, bizi, kimin kullandığından bağımsız olarak hayvan kullanımını reddetmemizin şart olduğu bir yerde konumlar.