Veganlık; hayvan kullanmamak değil, hayvan "kullanımını"
reddetmektir. Bu ret, hayvan kullanmamayı barındırır ama sadece bundan ibaret
değildir. Hayvan kullanmamak ile hayvan kullanmayı reddetmek şeklindeki iki
kavram arasındaki farka çok fazla kafa yormamış olabiliriz. Bu yazıyla arada ne
fark olduğunu mümkün olduğunca net şekilde ortaya koymaya çalışacağım.
Hemen bir örnekle meseleye girelim. Gittiğimiz okulda, içinde vegan olmayan
"yemeklerin" bulunduğu bir menünün, her okul günü, bize, ücretsiz
olarak "sunulduğunu" farz edelim. Biz, bu menüyü yemekhaneden alsak
da, almasak da, bunun her gün bizim için okul yönetimi tarafından oluşturulduğunu
düşünelim. Eğer vegansak, veganlığın hayvan kullanımının sonlanması tanımı ve
bu tanımla tutarlılık gereği, sırf bizden bağımsız olarak her gün çıkıyor ya da
bize ücretsiz verilmesi teklif ediliyor diye vegan olmayan "yemeği"
yemekhaneden almayız. Peki, neden yapmayız bunu? Hızlı yanıt: Çünkü hayvan
kullanımına itiraz etmemiş oluruz. Aksini yapmak ise, hayvan kullanımını
eylemsel ve fikirsel olarak olumlamak olur.
Hayvan kullanımı içeren ve adına "yemek" denen katliam/kölelik
somutunu almıyor oluşumuzdaki duruş, hayvan kullanımını yanlış buluyor
olmamızın doğası gereği kaçınılmazdır. Dünyada bizden bağımsız olarak her gün
işlenen hayvan katliam ve kullanımlarına karşı olmamızın nedeni, bunların bize
ücretli ya da ücretsiz; düzenli ya da düzensiz olarak "sunuluyor"
oluşu değil; "sunulanın", hissedebilir bireylerin köleleştirilmiş
ve/veya katliama uğratılmış hayatları olduğu gerçeğidir. Yani vegan olarak
bizler, odağımıza hayvanı alırız ve meselenin hayvanın kullanılmasının yanlış
olduğu noktasından hareketle, hayvanı kimin kullanıyor; hayvan kullanımının
bize ücretli ya da ücretsiz ulaşıyor; hayvan kullanımının bize ne sıkla "sunuluyor"
olduğu meseleleriyle ilgilenmeyiz.
"Nasılsa biz kullanmıyoruz, o zaman arkadaşıma vereyim yoksa çöpe
gidecek." şeklindeki bir yaklaşımın odağında hayvan değil, insana hizmet
yer alır. Hayvan açısından olaya baktığımızda, hayatının kimin tarafından yok
edildiğinin ne önemi vardır? Hayvan, onu biz değil, arkadaşımız kullandı diye
bize teşekkür mü ederdi böylesi bir fırsatı olsaydı yoksa bu kullanıma engel
olmadığımız; elimizle buna dâhil olduğumuz için tepki mi gösterirdi? Acıyı
bilen ve hayatta kalmakta çıkarı olduğunu bildiğimiz bir bireyin hangisini
yapacağını kestirmek zor olmasa gerek. Bizim derdimiz hayvanı kimin
köleleştirmiş olduğu mudur yoksa hayvanın köleleştiriliyor olması mıdır? Konu, "hayvan
kullanım iştiraki"nde "bizim" de mi bulunmuyor oluşumuzdur yoksa
hayvan kullanım iştirakine karşı olmak; kimin iştirak ettiğinden alakasız
olarak kullanımı sonlandırmak mıdır?
Yemekhanede bize "sunulanı" almayıp bunu bir başka kişiye
vermemiz durumu ise, hayvan kullanımına karşı çıkmamak olduğu gibi hayvanların
yemek olarak kullanılabileceği fikrini desteklemiş olmak manasına gelir. Bizim
bunu hangi niyetli yapıyor oluşumuzun hayatı sonlandırılan ya da köleleştirilen
hayvan noktasında bir önemi yoktur. Böylesi bir şeyi, vegan olduğunu söyleyen
kişi, okuldaki öğrencilere kendini "itici" göstermemek için yaptığını
ve kişilerle kuracağı "pozitif" iletişim üzerinden onlara veganlık
anlatacağını ifade edebilir. Böylesi bir örnekte ne gibi sorunlar olabilir? İlk
olarak karşımız çıkan sorun, vegan olduğunu söyleyen kişinin, böylesi bir edimi
gerçekleştirmesi durumunda kullanımın kim tarafından olduğundan bağımsız ve
önemsiz olarak (hayvan açısından olaya bakarız) hayvan kullanımına ret
getirmemiş oluşudur. Bu noktada gelmeyen ret, "sunulan" hayvan kullanımı
vasıtasıyla gelen onay demektir.
Kişi ya da kişileri, hayvan kullanımının etik bir yanlış olduğunu bize
anlatan veganlığa ikna etme girişimi, hayvanın kaynak olarak kullanılabileceğine
getirilen onay ile bir çelişkiden öteye gidemez. Kendimizi "vegan"
olarak ifade ederken, bizim "payımıza" okul tarafından getirilen
hayvan kullanımını kendimiz almayıp başkasına "paslarsak", karşı
olduğumuzu söylediğimiz şeyi aynı anda onayladığımız manasını oluştururuz.
Onayladığımız bir şeye karşı olamayız mantıken. Karşı olduğumuz şeyi ise
onaylamamız söz konusu değildir. Hem karşı olup hem de onaylamanın mantıken
tutarsız olduğu noktasından hareketle böylesi bir edimle varacağımız yere
çelişki denir. Bu örnekteki ikinci sorun ise yanlış bir temel üzerine
"doğru" şeylerin inşa edilemeyeceği gerçeğidir. Nasıl ki gasp yoluyla
elde edildiğini bildiğimiz bize uzatılan bir eşyayı "Gasp yanlıştır."
diyerek geri çevirmek yerine ses çıkarmayıp bunu bir arkadaşımıza verdikten sonra
gaspa karşı olduğumuzu söylememizin bir anlamı kalmamış oluyorsa; hayvan
hayatının gaspı olan hayvan kullanımını arkadaşımıza "sunarak" bu
kişiye veganlık anlatamayız. Bu kişinin ileride vegan olacağı ihtimali
üzerinden hareketle hayvan kullanımına onay vermek, veganlığın tanım ve
mantığına aykırıdır.
Yanlış temel üzerinden doğrunun inşa edilemeyeceği gerçeğini şu örnekle somutlaştırabiliriz:
Cinayet işlediğini bildiğimiz birinin ileride cinayet işlemesine engel olma
olasılığımız üzerinden giderek bu kişiye "itici" gözükmemek adına bu
kişinin o anda işlediği cinayetin bir parçası olmayı etik bulabilir ya da o
kişiye cinayet aletini uzatarak iştirakçi olarak bu resimde yer alabilir miyiz?
Yer alabileceğimizi iddia eden şıkkın yanlışlığı üç çehreden ele alınabilir.
Birincisi, eğer kendimizi cinayet karşıtı olarak ifade ediyorsak, o an engel
olmadığımız hatta katile yardım ettiğimiz noktadan yola çıkarak katilin
"ileride bir gün" cinayet işlemesini durdurabileceğimiz savı, cinayet
karşıtı konumumuzla çelişmektedir. İkincisi, katili, cinayet işlememeye ikna edeceksek
başta onaylar konumda yer aldığımız o noktayı terk etmemiz gerekir ki eğer o
nokta terk edilebiliyorsa o zaman bu noktada başta yer almanın anlamı yitirilmiş
olunur zira noktanın terki ile "itici" gözükme olasılığı devreye
girmiş olur. Üçüncüsü, daha sonradan ne olacağını bilmediğimiz bir hususta
(katil cinayet işlemeyi bırakacak mı, bilmiyoruz.) şimdiden bildiğimiz ve
yanlış olduğunu kabul ettiğimiz öldürmenin parçası olmak, yanıtı belli olmayan ve
dolayısıyla soru işareti niteliğinde bulunan bir olasılığa karşı yanıtı çoktan
belli olan gerçekliği hiçe saymak manasına gelir.
Derdimizin ne olduğunu pekiştirmek için şu örneğe bakalım. Birlikte
yaşadığımız insanlardan biri, vegan olduğumuzu beyan etmiş olmamıza rağmen
bizden her gün kendisi için hayvan sütüyle imal edilmiş bir kutu peynir satın
almamızı istiyor. Eğer "Veganlık hayvan kullanmamaktır." demekle
yetinir ve "Veganlık hayvan kullanımına karşı çıkmaktır." üzerinden
konum almazsak, gidip o peyniri satın almamızda mantıken bir sorun oluşmadığını
iddia edecek kişiler çıkabilir. Ne de olsa o peyniri biz kullanmış
olmayacağızdır bu bakış açısına göre. Fakat bizim satın aldığımız bu peynir
yüzünden ineklerin kölelik konumları devam etmiş olur. Odakta ineğin
bulunmasının gerçek olduğu her koşulda peyniri kimin satın aldığının herhangi
bir önemi yoktur. Odakta ineğin olmadığı her koşul, kaçınılmaz olarak odağa
insanı yerleştirmiş olur. Bu yüzden "kendine vegan" diye bir şeyden
bahsetmemiz hayvan köleliğinin sonlandırılması ve hayvan özgürlüğünün
gerçekleşmesi noktasında imkânlı değildir. Vegan dünya, tek kişinin hayvan
kullanmamasıyla değil, dünyada hayvan kullananların bu kullanımı bırakmasıyla
mümkün olabilir. Vegan bir dünya talebinde bulunduğumuz anda, vegan dünya için
veganlık çağrısı yapmaya başlamamız gerekir.
Hayvan köleliğinin sonunu getirecek şey, peyniri kimin yediği değil; hayvan
kullanımıyla üretilen peynir için talebin ortaya çıkmadığı şartların
oluşturulmasıdır. Peynir yemeyen ama peynir taşıyan veganlar, hayvan köleliğini
sonlandırmak için bir adım atmış olmadıkları gibi hayvanın kaynak olarak
görülmesine itiraz etmedikleri/bu itirazda tutarlı olmadıkları için hayvanların
kullanılabilecek kişiler olmadığı fikriyle çelişkili konuma gelmiş olur.
Hayvan kullanımı karşısında vegan bir dünyayı peynir taşıyarak değil,
peynirin satın alınmasının etik bir yanlış olduğunu anlatarak oluşturabiliriz.
"Ben taşımazsan zaten başkası taşıyacak." şeklindeki bir yaklaşım
ise, anti-militarist birinin "Nasılsa savaşlar var biz de askerlere mermi
taşıyalım, biz taşımazsak nasılsa taşıyan birileri çıkar." demesinden farklı
olmayacaktır. Oysa, savaşsız bir dünyayı oluşturmak için başlama noktası mermi taşımak
değil, mermi taşımaya itiraz etmektir diğer itirazların yanında. Henüz vegan
olmamış ya da veganlığın toplum tarafından bir norm olarak henüz kabul edilmemiş
olduğu; yılda 150 milyardan fazla
hayvanın hayatının gasp edildiği bir gerçeklikte tabii ki birileri bir şeyleri
biz yapmasak da yapacaktır. Asıl olan bizim buna karşı ne yaptığımızdır.
Bizlerin sorumluluğu sessiz kalmak, olanı kabul etmek, olana iştirak etmek,
olanın ucundan tutmak değil; olanı reddetmektir. Olanı reddetmek ise, olana
iştirak etmekten değil; olana karşı koymaktan geçer.
Veganizm; keyfi olarak hayvan kullanmamak değil, hayvan kullanımını
reddetmektir; çünkü veganlık, hayvan kullanmıyor olmanın odağına hayvanın
hissedebilir kişi olduğu gerçeğini yerleştirir ve bu gerçek noktasından hareket
ettiğimizde mesele hayvanı kimin kullandığı değil, hayvanın kullanılmıyor
olması gereksinimidir ve bu gereksinim de, bizi, kimin kullandığından bağımsız
olarak hayvan kullanımını reddetmemizin şart olduğu bir yerde konumlar.